her şey yolunda

her şey yolunda

14 Şubat 2007 Çarşamba

sevgililer gunu!

sabah uyaniyorum, normal kahvalti sürecimi bir kez daha yaşıyorum, güne başarılı bir giriş yapıyorum. Sabahki dersimin olmayişindan faydalanarak Lola'nin sevgililer günü hediyesini hazirliyorum, kendisine How I Met Your Mother 'in müziklerinden bir cd hazirlamiştim, ön ve arka kapaklarini da bastirmak üzere usb diske koyuyorum, evde çıkıyorum.

kirtasiyecide kapaklari cd boyunda bastirdiktan sonra (yanimda cd götürmenin dahiyane bir fikir oldugu orada yanliş boy basimlari gördüğümde ortaya cikiyor) spora gidiyorum. Evime çok yakin fakat pahali bir gym var, oradan başka bir yere gidemiyorum, fakat gittikçe de içime oturuyor, şikayet ediyorum fiyatindan, ama kilo vermek de zorundayim, dolayisiyla action fitness'la aramizda hep böyle bir sevgi nefret ilişkisi oluyor.

giriyorum gym'e, üç aylik kaydimi oluyorum vatana millete hayirli olsun, benim kalori kaybim herkese örnek olsun. Üzerimi değişiyorum, penguen okurken bisiklet yapiyorum, sonra da çeşitli ağirliklari kaldirip indiriyorum, w=0, fakat makul miktarda kalori yaktiğimi umuyorum. En sonunda da koşumu yapip çikiyorum, evime dönüp duş alıyorum.

biraz oturduktan sonra eminönü dolmuşlarina doğru hareketleniyorum. Şoförümüzün agresif bir biçimde "KAbataş var mi?" diye sormasina biz 2-3 kancık evet diye cevap veriyoruz ve İnonü Stadi'nin önündeki çilgin trafiğe daliyoruz, 6:30 deniz otobüsünü kaçiriyorum ve 6:55'teki kalabaliğa daliyorum. Belki 6:30 da kalabalik olacakti, onu bilemiyorum. Aynı kalabalıkla Bostancı'da dolmuş kuyruğunda devam ediyoruz ve sonunda kizarkadasima kavusuyorum.

sevgililer günü için orijinal planimiz King Fisher'a gitmekti, fakat orasi kapanmiş ve abuk bir balikçi olmuş, baktikça gidesim gelmez olmuş. Biz de aileye sırtımızı dönmüyoruz ve il padrino'ya gidiyoruz. Orada hediyelerini veriyorum Lola'ya, seviniyor, memnun kaliyor, ben de seviyorum, hapur hupur yemeğe daliyoruz. Rejimde olduğum için sudan başka bişey içmiyorum.

il padrino'dan sonra sahile yürümeye çikiyoruz, fakat her tarafi çok karanlik ve un-tekin buluyorum, hoşlaşmiyorum, bu yüzden kisa kesiyoruz yürüyüşümüzü ve sangria'ya giriyoruz. Orada birer içkiden, çerez ve bolca muhabbetten sonra Lola'yi evine birakmak üzere yürüyüşe geçiyoruz, topuklu ayakkabilarin temposuna uygun bir şekilde takır takır geçiyoruz caddeyi.

Lola'yi evine biraktiktan sonra bir dolmuşa atliyorum ve delice uçuşumuzu ön koltuktan seyir hakki kazaniyorum, araba fobim olduğuna yürekten inanmaya başliyorum. Neyse ki kazasiz belasiz iniyorum Şişli'de, bir travesti tarafindan takip edildikten sonra huzurlu bir şekilde evime variyorum. Home sweet home oluyor bazen.

Hiç yorum yok: