sekiz gibi uyaniyorum, seri hareketlerle kahvaltimi gazetemi yiyip okuluma koşuyorum, dokuz buçuktaki derse gecikme olmadan giriyorum. Dersin sonunda anlaşılıyor ki, bu ilk ders aynı zamanda sonmuş, bundan sonra daha çok projeci olacakmişiz. Onikiye doğru bu bilgiyle hafiflemiş bir şekilde siniftan çikiyoruz.
Homer'la biraz kantinde oturduktan sonra (hanımla nescafe diye adlandırdığımız) ortaköy kahvesine gidiyoruz. O yemek yiyor, ben de kendisine bir türlü gelmeyen çayımla eşlik ediyorum, muhabbet edip cep telefonundan golf oynuyoruz. Saat ikiye gelirken de çıkıp okula dönüyoruz, iş hukuku dersine katılımımızı yapıyoruz.
yer yer enteresanlaşıyor ders, yıllara dayanan ögrencilik tecrübemiz sayesinde iki saat hayatta kalmayı başarıyoruz. Okuldan çıkıp eve gidiyorum, biraz dinleniyorum, hafif bir yemek yiyorum yedi gibi. Galatasaray - Denizli maçının başlamasına doğru da Donatello'lara gidiyorum, babası karşılıyor beni, gelişimin sürpriz olduğu ortaya çikiyor. Bir saat kadar sonra liseden arkadasimiz Stifler geliyor, Donatello maçin sonunu izlemekte israr ettiği için evde kaliyor, biz kendi maçimiza yetişmek için çikiyoruz.
akatlar deplasmaninda hava buz gibi. 6-7 tane lise arkadaşımız geldiği ve kalanlar üniversiteden olduğu için eğlenceli bir kadro, fakat insanlarin geç kalması ve takımların altiya yedi olmasi biraz havamizi bozuyor. Fena geçmiyor maç, fakat sonunda şikayet edenlerden sıkılıyorum ve her zamanki gibi bir daha organizasyonla ugraşmamaya karar veriyorum.
maçtan sonra Glor beni evime birakiyor, netin başinda pinekliyorum, saati ikiye getirip yatiyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder