her şey yolunda

her şey yolunda

28 Mart 2007 Çarşamba

bizi öldürmeyen her şey daha güçlendirieeaaannnggghhh

sabah uyanip kahvalti ettikten sonra biraz daha otomat calisiyorum, saat ona gelirken de evden çikip okula uçuyorum, otomatlar ve diller teorisi sinavina giriyorum.

otomatlar sinavi normal bir insanin anlayabileceği bir dilde yazilmamiş, "baglam bagimli dil" tarzi ifadeler var, biraz anlayabiliyorum sorulari, bu yüzden kendimi özel ve seçilmiş hissediyorum; bir saatten fazla kaliyorum sinavda, bu yüzden de kendimi özel ve seçilmiş hissediyorum, kantine çikarken idare eder bir sinav geçirdiğime inaniyorum, bu yüzden de kendimi özel -

kantinde biraz muhabbet ve tavlaya takildiktan sonra sevgilim geliyor, Nişantaşi'na pide yemek ve sinemaya gitmek üzere anlaşiyoruz, bu kararin şerefine hemen omzunda biraz pide yapiyorum, neyse ki kendisi bu tarz garipliklere çoktan alişti. Nişantaşi'na vardiğimizda filmin 13:30 gibi abuk bir saatte olduğunu görüyoruz, yemeği ikinci plana atip sanat için aç kalmayi göze aliyoruz ve Söz ve Müzik'e daliyoruz.

eglenceli, şirin bir film, ikimiz de Hugh Grant severiz zaten (delikanlica), esprileri güzel, 80'lerin klipleri ise çok başarili. Pop diyor Hugh, biz gülüyoruz. Yeterince güldükten sonra da karnimizi doyurmaya Teşvikiye Pide'ye gidiyoruz, oranin süper pidelerin birini ikimiz paylaşiyoruz, iyi de yapiyoruz çünkü bir pide içinde sekiz kişilik yağ barındırıyor. Doyduktan ve şiştikten sonra Lola'yi dolmuşa bindiriyorum, ben de sucuklari sakizla nötralize edip berbere gidiyorum.

havadan sudan konusup saçlarimi düzelttirdikten sonra eve geliyorum, biraz dinlenip (sindirip) spora gidiyorum, bana hazirlanmiş olan yeni programi deniyorum, bir süre sonra acaip yoruluyorum zira 2 kere 10 tekrar yaparken şimdi 12 + 10 + 8'e geçmiş durumdayim, ayrica yeni hareketler de var ve hayati boyunca ham olmuş bir insanim. Bir koşsam tozunu aticam o hali sahalarin, neyse.

spordan acaip yorgun ciktiktan sonra evime geliyorum, dört galon su içiyorum. Sonra alti galon daha içiyorum. Evdeki su bitiyor, Terkos'a gidiyorum kafami göle gömüyorum, tam o sirada annem geliyor, merhabalasiyoruz, yemege kadar üstümü başimi değişip biraz su içiyorum, yemekten sonra da televizyonda Üç Silahşörler'e rastliyorum, milli takimi satip çok eğlenerek onu izliyorum. Maç 2-2 bittikten sonra da evde dövecek norveçli ariyorum, bulamayinca ağlayarak uyuyorum.

Hiç yorum yok: