her şey yolunda

her şey yolunda

1 Mart 2008 Cumartesi

ubermensch

Sabahın köründe uyanıyorum, güzel olmak için yaptığım bir fedakarlık daha. Saat dokuz kırkbeşte Yeniköy'de diyetisyenimiz Ubermensch ile randevumuz oldugu için babam beni sekiz otuz'da alacak. Kendimizi normal şartlarda kırkbeş dakika erkenden orada olacak şekilde ayarlamamızın sebebi yetişmek istememiz, bu bile ne kadar motive olduğumuzu gösteriyor. Ben de gazetemin daha gelmemiş olmasına kızarak poğaçalarımı yiyorum, hazırlanıyorum, babam arayana kadar da WoW oynuyorum.

Babam beklendiği gibi geç kalıyor, fakat biz çok strejik planlama yapmış olduğumuz için saatinden on dakika önce randevumuza gidiyoruz. İsviçre'den tarihçiler ve antropologlar geliyor, bu anı kaydediyorlar, bizlere çok teşekkür ediyorlar. Gerekli belgeleri imzaladıktan sonra beklemeye başlıyoruz, Ubermensch babamı kırkbeş dakika kadar bekleterek yeni bir rekoru kırıyor, kendisiyle henüz tanışmadım ama şimdiden etkilendim. Bu kırkbeş dakikanın bir kısmını Yeniköy sahilinde dolaşarak geçiriyoruz, kahvaltı eden isviçreli tarihçileri selamlıyoruz, antropologlar hesabı onlara taktığı için mutsuzlar.

Sonunda zamanımız geliyor ve Ubermensch bizi huzuruna çağrıyor. 40 - 50 yaşlarında, bir diyetisyenden beklendiği gibi ince ve fit bir kadın, günümüzdeki tikky kızların büyümüş, gelişmiş ve bir baltaya sap olmuş hali gibi geliyor bana. İyi anlaşıyoruz, hatta belki kendisi bütün hastalarıyla iyi anlaşıyor, bize özel birşey değil, ama bu bizi ilgilendirmiyor. Bizi sırayla tartıyor, boyumuzu ölçüyor, metabolizma hızımızı söylüyor, karın bölgesindeki korkunç yağ miktarlarından bahsediyor ve yemekleri yasaklıyor. Annem yapsa olay çıkacak bu davranışlarda bulunurken biz de kendisine gülümseyip elimizden gelen yardımı yapıyoruz.

Akıllı kantara göre spock:
Body type: Standart
Gender: Male
Age: 25 (lies)
Height: 181 cm
Weight: 88.7 kg
BMI: 27.1 (25)
BMR: 2071 kcal
8665 kJ
Fat%: 21.7%
Fat Mass: 19.3 kg
FFM: 65.5 kg
TBW: 50.8 kg
Trunk Fat: 11.8 kg

Desirable range:

Fat%: 8 - 20%
Fat Mass: 6,0 - 17.4 kg


Makina beni bu şekilde yargıladıktan sonra Ubermensch ile diyet programımı yapıyoruz. Babamın programı ürik asitinden dolayı çok daha sıkı olduğu için tırsarak yaklaştığım bu program aslında epey düzenli beslendiğimi söylüyor, özellikle öğle yemeklerimi çok az değiştirmem gerektiğini gösteriyor. Yasaklar listem ise patates, havuç, bezelye ve mısır'dan oluşuyor, ve tabii ki alkol.

Alkol konusunda anlaşamıyoruz. Ubermensch bana haftada bir kadeh şarap verdiği zaman kapıdan koşarak kaçmaya başlıyorum, İstinye cıvarında yakalayıp geri getiriyorlar. Kendisine bir kadeh şarabın imkansız olduğunu, ortalama bir değerde anlaşmamız gerektiğini söylüyorum. Bir bardak votkaya kadar çıkıyoruz, "bir bardağı üçe dörde bölersin votkasını az koyarsın" diyor, zaten ne kadar içiyorsun ki?" diye sorduğu zaman gözümün önüne geçen hafta Sponge'larda hazırladığım kokteyl ve boş bir tekila şişesiyle dibi kalmış bir votka şişesi geliyor, cevap veremiyorum.

Bu şekilde anlaştıktan sonra Ubermensch'e üç hafta sonra görüşmek üzere veda ediyoruz, diyete girişimizi kutlamak üzere kuruçeşme'ye gidiyoruz, poğaça, börek ve ev baklavası yiyoruz, yaşasın diyet.

Eve dönüş sırasında ise babamın ünlü geç kalmalarından birine tanık oluyorum, "Lord of the Ring: Behind the scenes" dvdsi izler gibi babamın değişik yollar denemesini, öfleyip pöflemesini, "beş dakika sonra ordayım" ve "yolu kapatmışlar hala aynı yerdeyim" temalı palavralarına kamera arkasından şahit oluyorum, şanslı azınlıktanım. Sonunda Beşiktaş'ta arabadan atlayıp babamı küfür haznesini özgürce kullanabilmesi için trafikle başbaşa bırakıyorum.


Manasız bir Kabalcı gezisi yapıyorum, sonra da dolmuşla bilimum kapalı yollardan kaçıp Nişantaşına ulaşıyorum, City's d&r'a bakıyorum, bugünkü Wii partisi için nançak ve remote almam gerekiyor. Üç gündür süren arayışım benim istediklerimi alabilmemden çok ülke genelinde d&r çalışanlarını Wii parçaları hakkında bilgilendirmeme yarıyor, nitekim orada da istediğimi bulamıyorum, hop hop evime dönüyorum.

Evime dönüp WoW'a giriyorum, arenaya daliyorum çılgınca, fakat dokuzuncu oyunu atarken arkadaslarım kapıya dayanıyorlar, zili çalıyorlar çalıyorlar çalıyorlar çalıyorlar çalıyorlar fakat açmamamın altında bir sebep aramıyorlar, bu sefer telefonuma dönüyorlar, çaldırıyorlar çaldırıyorlar çaldırıyorlar çaldırıyorlar çaldırıyorlar fakat açmamamın altında bir sebep aramıyorlar, sonunda kaybediyoruz arenayı ve bu işkence sona eriyor, ben kapıyı açıyorum onlar huzura eriyorlar.

Wii'ye dalıyoruz hemen, çok eglenceli, Mii'lerimizi yapıyoruz, tenis boks golf beyzbol oynuyoruz, çıldırıyorum beyzbolda, bu iş için yaratılmuş olduğum fakat yanlışlıkla büyüğü yerine Küçük Amerika'da doğmuş olduğum ortaya çıkıyor... Bir yandan bira içiyoruz bir yandan oynuyoruz, boks hepimizi bitiriyor, bizim gibi yaşlı sarhoşlar için çok fazla enerji istiyor...

En sonunda saatler geçiyor, herkes gidiyor, ben de kanepede sızmış olan Glor'un üstünü örtüp Chuck izliyorum, pek açmıyor, sonra da ben de huzurla sızmaya gidiyorum...

Hiç yorum yok: