sabah erken kalkiyorum, zira dokuzda dersim var. annem uyurken (kepekli, rejim dostu)poğaçalarimi isitiyorum, portakal suyumla birlikte (%100 portakal, rejim dostu) götürüyorum, bir yandan da gazetemi (modern - demokratik, rejim dostu) okuyorum. Sonra toparlanip evden çıkıyorum, hoplaya zıplaya yokuştan inip bir taksiye atliyorum ve zamaninda okula ulaşıyorum.
çelik gibi irademi kullanarak (nadiren olur) üç saatin tamaminda derste kaliyorum. Sonra çikiyoruz, kantinde sevgilimle buluşuyorum, ayni okulda olmanin ne kadar süper bişiy olduğunu tekrar düşünüyorum. Biraz kantinde takiliyoruz, Homer geliyor masamiza, biraz muhabbetten sonra Kanyon'a gidip Wagamama'daki indirimden faydalanmaya karar veriyoruz, Homer da kizarkdasina bir telefon cakiyor, hop diye arabaya binip kanyona gidiyoruz. yengeyi beklerken biraz geziyoruz, le futur oyuncaklariyla oynuyoruz, robot köpekleri seviyoruz, herşeyi elleyip hiçbişey almadan çikiyoruz dükkandan, yediğimiz küfürler yanimiza kar kaliyor. Vakit geçirmeye devam ediyoruz, fakat bir yerden sonra açlık baskın çıkıyor ve Wagamama'ya daliyoruz, yengeyi beklerken arasicaklardan iki porsiyonu götürüyoruz. Sonunda yenge geliyor, merhabalasiyoruz ve yemeğe daliyoruz. Fena değil hatta güzel, fakat taksimdeki chienese cafe'den cok da daha iyi değil, ama chinese cafe'den bir artisi arkadaki ekranda oynayan kel ahçısı. Bizi (beni) bütün bir yemek boyunca güldürmeyi başariyor sayın Kel Ahçı, hatta yaptığım dublajlarla diğer insanlari da (sadece kendimi) güldürüyorum.
wagamama'dan beklediğimiz kadar inmemiş hesabimizi ödiyip ayriliyoruz, Kanyon'un açık katları yüzünden starbucks'a düşüyoruz, çift çift oturuyoruz koltuklarda. Çayımızı kahvemizi içio muhabbet ediyoruz, bi nevi friends, bi nevi dawson's havasinda. En azindan benim kafamdaki Dawson's havasinda, zira pek izlemiş değilim. Yaşımız da geçti zaten. Neyse, diyoruz ve kalkiyoruz starbucks'tan, arabaya iniyoruz.
yengeyi birakip taksime gitme orijinal planimiz cuma günkü maç için hali sahaya kapora birakmaya ve çeşitli sahalardan fiyat alma şeklinde değişiyor, maço bir erkek olarak da zavalli sevgilimi yanımda sürüklüyorum. Sonunda Vampirler Spor Kompleksi'ne kaporayi birakip, devasa köpekler için wagamama olmaktan koşarak kaçıyoruz. Homer bizi beşiktaş'ta atiyor, ben de hanimi vapura bindirip evime dönüyorum.
akşam yine WoW'da takiliyorum, mailime sözlüğe bakiyorum, dizi izliyorum, saati yeterince geç yapinca da uyuyorum. aferin bana.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder