her şey yolunda

her şey yolunda

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Makarna, abartmamak lazım.

Sabah kalkıyorum, aaaabi acaip uykum var. Günde altı saat uyumaya hakkaten alıştım mı acaba? 30 sene sonra "sadece aptallar sekiz saat uyur ha ha ha!" diyen adamlardan olabilecek miyim? Bunu söylerken elimde viski ve puro olacak mı? Bunları hiç düşünmeden kapıdan gazetemi alıyorum, en arka sayfayı çeviriyorum, entellektüel kapasitem henüz sadece spor alacak şekilde. Ronaldo bana "başkanım beni al" diyor, Galatasaray'da Haim Fresco devreye girmek üzere. O kadar geç kalktım ki kahvaltı yapacak vaktim yok, WoW'a bile ancak giriyorum.

Dün Marks & Spencer'dan aldığım t-shirt'ü giyip gidiyorum. Alışveriş yaparken nadiren solo takıldığım için t-shirt'ün pantalona yakışması ile ilgili şüphelerim var, yanımda tarafsız bir bilirkişi götürmüş olsaydım ve o beni onaylamış olsaydı şu anda daha mutlu olabilirdim. Onun yerine riski alıyorum ve insanların beni ve tişörtümü parmakla gösterip dalga geçme ihtimallerini dikkate almadan sokağa çıkıyorum (koyu gri pantalon üzerine açık gri tişört, radikal). Eve dönünce ilk işim Marshal kataloğunu çalışmak olacak.

Şirkete geliyorum, laptop'ımı maillerimi almakla görevlendiriyorum, hevesle gidiyor, ben de aslında kantin olan fakat uluslararası bir şirkette çalıştığımız için Café dediğimiz mekana gidiyorum, orada kahvaltımı ediyorum, -1'de çalışan Sponge da bana eşlik ediyor.

Sonra biraz çalışıyorum, öğlen oluyor, diet yemek yiyorum, Sponge'la 30 derece sıcakta manasız Levent turu atıp evlere bayılıyoruz, geri dönüyorum, biraz daha çalışıyorum. Ben çalıştıkça dönüyor Uluslararası İş Makinası, ben yatarken o da yatıyor sanki. Bundan olsa gerek, ben pek yatamıyorum; ben mi Uluslararası İş Makinasını döndürüyorum, o mu beni döndürüyor belli değil.

Sonra mesai bitiyor, hop Cemiyet'e gidiyorum. Biz aidatını veren ahlaklı temiz kutsal üyelere sunulan insan kaynakları uzmanı desteğinden faydalanıyorum, hem de çok faydalanıyorum; bana özetle IT'de acı çekeceğimi belirtiyor. Ağlayarak dizlerine kapanıyorum, beni bu hayattan çekip almasını söylüyorum. Gülümseyerek başımı okşuyor, "bakarız çocuk" diyor, eteğine burnumu siliyorum.

Gözyaşlarımı kuruladıktan sonra evime yollanıyorum, kendime bir makarna yapıyorum. İlk defa yapıyorum. Mutfakta makarna, tencere, tuz, ben ve sos başbaşayız. Her şey olabilir, ama Makarna oluyor. Afiyetle yiyorum, çok da süper olmamış ama bunun sebebi son kullanma tarihinin geçmesi olabilir. Çaktırmadan kafa yapmasını bekliyorum, onu da yapmıyor. Makarna, abartmamak lazım.

9:15'te çıkıyorum tenise koşuyorum. Tenise değil, taksiye koşuyorum, o tenise koşuyor. Vala gelmediği için bugün dersi tek başıma alıyorum, yorgunluktan sağ kolum kaskatı oluyor, şişiyor, fırsat bulsa sol kolumu yiyebilecek ebatlara geliyor, izin vermiyorum. Hoca beni bir sağa bir sola koşturuyor, en son da arka arkaya 40 top atarak bitirici darbeyi vuruyor. Hiç bozmuyorum, koşarak eve dönüyorum, biraz weeds biraz wowla geceyi noktalıyorum.

----------------
Now playing: Eels - I Need Some Sleep
via FoxyTunes

Hiç yorum yok: